Son zamanlarda çok geziyor ve çok fazla kitap
okuyorum. Açıkçası huzur veriyor bu durum bana. İnsan gezdikçe ve okudukça
kendi kendini yeniliyor. Son bir ayda 5 şehir, gerçi ikisi iş icabıydı ancak
yine de gittiğimiz yerleri gezme fırsatını bulabildik, sabah gözünü açtığında
farklı bir yerde uyanmak yeni insanlar tanımak, huzurlu bir durum. Ama biraz
tembel bir adamım, fotoğraf çekmeyi sevsem de sırt çantamdan sonra ikinci bir
yük olan fotoğraf makinesini taşımak bana eziyet gibi geliyor. Hep Salinger’in
kült kitabı ‘Çavdar Tarlasında Çocuklar’ın baş karakteri Holden gibi umursamaz
olup aylaklık yapmak isterdim. Sanırım sonunda daha beteri oldum. Yerimde
duramayan bir tip oldum çıktım. Sanırım biraz da umursamaz olmaya başladım.
Gerçi halk arasında buna gamsızlık deniyor ama edebiyat dilinde ben buna
kabullenilmiş çaresizlik diyorum. Sonuçta bu hayata geldik ve öyle böyle
yaşayacağız. Sonuçta Metin Kaçan gibi isyan bayrağı açamayız hayata. Biz hayatı
seven ve her daim kahkaha atan insanlarız. İlahi canım…
Bu yazının konusu da, okunması gereken
kitaplar olacaktı. En azından bir kitaptan bahsedelim. madem 'Çavdar Tarlasında
Çocuklar' dedik ondan bahsedelim. J.D Salinger'in efsane kitabı, hatta Pis Moruk Bukowski her ne kadar John Fante ilham kaynağım dese de, yazı stilinde
Sallinger havası seziliyor. En azından 'Ekmek Arası' isimli kitabı 'Çavdar
Tarlasında Çocuklar''ın diline sahip bir anlatımda ilerliyor. Bu demek değil
ki, kitap kötü. Bukowski en sevdiğim yazarlardandır ve en sevdiğim kitabı
'Ekmek Arası' kitabıdır. Seni gidi pis moruk Henry Chinaski, lanet adam!
Dönelim Salinger'a ‘Gönülçelen’ yani ‘Çavdar Tarlasında Çocukların’
ilk çevirisinin ismi ‘Gönülçelen’ di hatta Türkçe de böyle bir tabir yoktu, Can
Yayınlarının Türkçeye armağan ettiği müthiş bir kelime oldu ‘Gönülçelen’
hatta Teoman’ın meşhur ‘Gönülçelen’ şarkısının ismini aldığı yerde bu kitaptır.
Alın size fazla bilinmeyen bir bilgi. Hadi bakalım kültürünüz artsın. Her neyse
boş lakırdıyı geçelim, bu arada bloğun tıklama oranı birden tavan yaptı.
Hepinize teşekkür ederim. ‘Çavdar Tarlasında Çocuklar’ aylaklığın,
başıboşluğun ve umursamazlığın romanı aslında. Kitabın ana karakteri Holden,
kahraman değil. Tam aksine sıradan, umursamaz ‘bana ne amına koyim yeaa yansın
dünya’ kıvamında gezen bir karakter. Türkçe de ‘Aylak Adam, Anayurt Oteli’ gibi
kitaplarda da bu boşvermişlik var. Ona da geleceğiz. Hatta Anayurt Oteli’ni
önümüzdeki KaraKarga Dergi sayısı için yazdım. Ama daha ayrıntılı incelemesine
gireceğiz yine bu blog da. Ama şunu demeden geçemeyeceğim Yusuf Atılgan’ın ‘Aylak
Adam’ ve ‘Anayurt Oteli’ zamanın ötesinde iki eserdir. ‘Çavdar Tarlasında
Çocuklar’ın da ötesindedir. Yusuf Atılgan’ın yeri her zaman başka benim için. Her
neyse sıkıldım amk, gidin kitabı okuyun yaz yaz nereye kadar. Yoruldum…
Velhasılı kelam, Salinger okunmalı.
Yusuf Atılgan’ı da okuyun. Hatta en iyisi siz bol bol kitap okuyun. İkra okur,
İkra!...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder