"Sayfaların dışında kalan cümleler"

30 Mart 2015 Pazartesi

HAV!

Kedi ve köpeklerin işgal ettiği bir mahallede yaşıyorum. Sürekli üst katta oturan Neriman ablanın sokaktaki köpeklere bağırıp çağırmasına şahit oluyorum. Gecenin bir yarısı saat kaç olursa olsun Neriman abla her daim nöbette. Köpekleri hiç sevmiyor Neriman abla, ama bir köpek hariç. Feti diye bir isim takmış köpeğe sürekli onun peşinden dolanıp duruyor. “Feti gel oğlum, sen onlara uyma onlar kötü çocuk sen iyi çocuksun, Feti, fetiii baksana oğluuum”


“Hav”

27 Mart 2015 Cuma

Söylesenize Bayım Mutluluk Kaç Paradır?

Yedi gündür ölmedim hala hayattayım. Başım, midem, bütün vücudum ağrılardan kitleniyor. Cebime tıka basa doldurduğum nane şekerleri ve beyaz leblebilerle dolanıyorum sokaklarda. Hastanelerden ve ilaçlardan nefret ediyorum. Nane şekeri, beyaz leblebi üzerine çay ve sigara. Sonra, sonra ölmek serbest…


Bir anda buharlaşıp gökyüzüne uçmak istiyor insan. Küçük bir bulut gibi diğer bulutların arasında kaybolup gökyüzüne uzanmak istiyor...

Söylesenize bayım, mutluluk kaç paradır?

SIKICI ZAMANLAR




Eski günlerdi pek fazla bir şeyim yoktu. Ama güzel günlerdi, şehirde sadece iki radyo kanalı çekiyordu ve ben ikisi arasında mekik dokuyordum. Küçücük bir sığınağım vardı ama özgürdüm. Şimdi bütün radyo kanallarına, bütün kitaplara, istediğim her şeye daha rahat ulaşıyorum. Ama kendimi bok gibi hissediyorum. Ve sokaktaki aylak kedilere imrenerek bakıyorum…

GEREKSİZ NEZAKET







Gündelik hayatın nezaketle çevrilmiş duvarları arasında yaşıyoruz. Özellikle büyük şehirlerde gereksiz ve ahmakça bir nezaket hastalığı var. Oysa birbirimizle anlaşabilmemizin yolu nezaketten geçmiyor, samimiyetten geçiyor. Çünkü insan olmanın özü samimiyettir. Ama büyük şehirlerin sokaklarında, caddelerinde, kafelerinde, kitapçılarında illet bir hastalık gibi nezaket kol geziyor.
“Beyefendi, hanımefendi”
En çok kıl olduğum iki hastalıklı hitap şekli aslında. Ama insanları yargılayıp yadırgamıyorum. Çünkü büyük şehirler samimi olabilmek için çok kalabalık. Toplumda yaşayan insanlar arasında büyük bir boşluk var. Durum böyleyken insanlar ister istemez yapmacık sözcük ve tavırlarla birbirleri ile anlaşmaya çalışıyorlar…

Yaşamın özü, saygı olarak zannedilen sahte nezaket değil, gerçek sevgi olan samimiyettir...