Çocukluk yıllarımdı.
Henüz hayatın nasıl bir şey olduğunu bilmiyordum. Yine de bazı şeylerin
farkındaydık. En büyük hayalim Enver abinin cam mekanında duran mavi bisikleti alabilmekti. Sessiz çocuklardık biz. Hayallerimizi, aşklarımızı,
öfkelerimizi içimizde yaşardık. Kimseler bilmezdi aklımızdan hangi hayallerin
geçtiğini. Güzel zamanlardı, havanın kokusu bile farklıydı sanki. Hatırlarım
her sabah uyandığımda yastığımın altında birkaç kuruş para bulurdum. Annem ‘güvercinler
bıraktı’ derdi. İnanırdım, çünkü şimdi ki çocuklar gibi değildik, inanmak bizim
için hayata tutunma sebebiydi. 'İnanmak bizim için hep, yedi yaşındaydı.' Oysa ki her sabah işe gitmeden babam bırakırdı
o bozuk paraları yastığımın altına. Zor zamanlardı, anneler, babalar çocukları
için sabahtan akşama kadar yorgunluk bilmeden çalışırlardı. Ve bunca yorgunluğa
rağmen çocuklarını sevmeyi ihmal etmezlerdi. Sevgi her şeye bedeldi bizim için.
Bir sabah uyandığımda gözümü açar açmaz bana bakan mavi bir bisikletti sevgi!
Bazı bayramlarda yeni kıyafetler giyememekti, boğazımıza takılan bir ukde
gibiydi bu. Ama kız kardeşimle asla kızamazdık anne ve babamıza çünkü bilirdik
her zaman en iyisini alırlardı. Alamadılar diye küsmezdik. Öyle zırlayarak şunu
al, bunu al diye tutturmazdık. Velhasıl eve ekmek getirebilmek zor zanaattı.
Bunca yokluğa rağmen, şükrederdik. “Daha
kötüsü var” der şükrederdik. “Bunu
bulamayanda var” diyerek elimizdekilerle yetinmeyi bilirdik. Biz
elimizdekilerle yetinmeyi bildikçe sanki hayat güzelleşirdi. Paranın yerini
insanlar dostluklar ve sevgi doldururdu. Zor zamanlardı, ama harbiden güzel
zamanlardı…
Sonra havanın kokusu değişti
Sonra havanın kokusu değişti
Hayat çok kötü lan
dedik
Eskisi gibi değil
dedik. Ama bir baktık ki değişen ne havanın kokusuydu ne de hayat! Değişen
bizdik, teknolojinin içine batıp. Sevgiyi, samimiyeti unuttuk. Kaybettik ulan
insanlığımızı kaybettik!.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder